Kalp ameliyatları sonrası hastaların kişilik ve bilişim fonksiyonlarında değişiklik yaşanabiliyor. Ancak bu değişimleri sadece kalp ameliyatlarına atfetmek doğru değil. Kalp ameliyatlarından ve bütün büyük ameliyatlardan sonra hafızada geçici bozukluk, unutkanlık, bilişim fonksiyonlarında gerileme ve özellikle ilk 1 yılda aşırı öfke, uyku bozukluğu, depresyon, endişe gibi kişilik değişiklikleri görülebiliyor. Bu değişiklikler özellikle 65 yaş üstü hastalarda gözlemleniyor.



Hem siz hem de yakın çevreniz için yeni bir hayat KALP AMELİYATLARI SONRASI...



Kalp ameliyatları sonrası, hastaların kişiliklerinde ve bilişim fonksiyonlarında değişiklik olduğu hasta yakınları tarafından sıkça dile getirilir. Peki ama bu değişiklikler gerçek midir yoksa hasta yakınları tarafından üretilen birer mit mi?



Acıbadem Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Bölüm Başkanı Doç. Dr. Cem Alhan, kalp ameliyatları sonrası hastaların kişilik ve bilişim (kognitif) fonksiyonlarında değişiklik yaşayabileceğini söylüyor. Ancak bu değişimleri sadece kalp ameliyatlarına atfetmek doğru değil. Kalp ameliyatlarından ve bütün büyük ameliyatlardan sonra hafızada geçici bozukluk, unutkanlık, bilişim fonksiyonlarında gerileme ve özellikle ilk 1 yılda aşırı öfke, uyku bozukluğu, depresyon, endişe gibi kişilik değişiklikleri görülebiliyor. Bilişim fonksiyonlarındaki değişiklikleri bazı testlerle ölçmek mümkün ancak kişilik ve davranış değişikliklerini ölçmek oldukça zor.



Bakırköy Acıbadem Hastanesi Kalp Damar Cerrahisi Bölüm Başkanı Prof. Dr.Tayyar Sarıoğlu bu tür değişimlerin hastaların sadece yüzde 5 ila 10’unda ve özellikle 65 yaş üstünde görüldüğünü belirtiyor. "Oryantasyon bozukluğu, korku, endişe, panik ya da hafıza değişikliklerine daha çok ameliyattan sonraki ilk 48 - 72 saat içerisinde rastlanabiliyor. Bunların büyük bir çoğunluğu 1- 2 hafta içerisinde tamamen düzeliyor"diyen Prof. Sarıoğlu, bu tür değişimlerin tıbbi nedenleri olabileceğini ama temel etken faktörün hastanın genel kişilik yapısı ve hayata bakış açısı olduğunu belirtiyor.



Genellikle ameliyat sonrası kişilik değişiklerinden en fazla yakınanlar, hastaların aileleri ve öncelikle eşleri olsa da, uzmanlara göre onlarında bu değişikliklerdeki payı da oldukça fazla. Eskisine göre hastayı çok daha fazla gözlemleyen, kısıtlayan, adeta mercek altına yatıran ve ona sürekli müdahale eden aileler, belki de farkında olmadan bazı değişikliklere sebep oluyorlar. Ameliyat sonrasında hastanın yaşadığı her şey aileleri tarafından o kadar yakından gözlemleniyor ki, ameliyattan önce oluşan farklılıklara dikkat edilmiyor. Oysa hastalar ameliyat öncesi de ciddi anlamda kişilik değişikleri yaşıyor. Çalışmalar, ameliyata giren insanların yüzde 45’inin zaten depresyonda olduğunu gösteriyor.



Uzmanlara göre ameliyat sonrası yaşanan değişimlerin en önemli kaynaklarından biri de ameliyat öncesi yaşanan aşırı stres ve depresyon. Ameliyattan sonra eskisi kadar rahat yaşayamayacağı endişesi, hayat beklentisinde kısıtlama olacağı korkusu gibi duygular ameliyat sonrasında olumsuz kişilik değişikliklerine neden olabiliyor. Nitekim 2003 yılında Amerika’da, ameliyat öncesi depresyon üzerine yapılan bir araştırmaya göre ameliyattan önce depresyonu olan hastalarda, ameliyattan sonra kalp şikayeti sebebiyle hastaneye tekrar yatış, ağrı ve ileri derecede depresyon daha fazla görülüyor. Yani bir hasta ameliyata ne kadar kötü durumda giriyorsa ameliyattan sonra sıkıntıları da o kadar fazla oluyor.



Yine de kalp ameliyatı herkes için oldukça zor bir karar. Bir anlamda sonu belli olmayan bir yolculuğa çıkmak gibi. Öncesinde vasiyet yazmaya kadar varan iç hesaplaşmalar yaşayan hastaların ameliyat sonrası yaşadıkları değişiklikler uzmanlar tarafından oldukça doğal karşılanıyor.



Kalp ameliyatları sonrası hastalar olumsuz değişimlerden çok olumlu değişimler yaşıyor aslında. Hastaların çoğu daha önce ulaşamadıkları efor kapasitesine ulaşmanın mutluluğunu yaşıyor. Daha önce merdiven çıkamayan, yürüyemeyen, koşamayan kişiler ameliyat sonrası bunları rahatlıkla yapmaya başlıyor. Üstelik bunları kalp krizi geçirir miyim korkusu olmaksızın yapıyor. Hastaların yaşam kalitesi kuşkusuz artıyor.



Ameliyat öncesi ve sonrası depresyon



Ameliyat sonrası hasta yakınları tarafından en çok dile getirilen kişilik değişikliklerinin başında, huysuzluk, tolerans azalması, sinirlilik, her şeye çok çabuk öfkelenme, alınganlık ve içine kapanıklık geliyor. Doç.Dr. Alhan’a göre bu değişimlerde, kendisi de değişim yaşayan hastanın yakın çevresinin payı çok büyük. "Hasta yakınları genellikle, kalp ameliyatı olmuş bir kişi sanki çocuk olmuş, kendi işini yapamaz hale gelmiş gibi sürekli hastaya müdahele eder hale geliyor. Etrafındaki insanların kendisine eksik bir kişi gibi davranması ya da öyle hissettirmesi hastanın öfkelenmesine sebep olabiliyor. Hasta yakınlarının aynı hasta gibi hatta hastadan daha obsesif hale gelmeleri hastanın öfkesini tetikleyebiliyor" diyen Doç.Dr.Alhan bu değişimlerden bahsederken sadece hastayı mercek altında tutmanın ve ameliyattan sonra çok değişti diye yargılamanın çok doğru olmadığını belirtiyor.



ilesel ve çevresel faktörlerin hastanın iyileşmesinde ve ameliyatı kolay atlatmasında çok önemli bir rol oynadığını belirten Prof.Dr. Sarıoğlu ise, ailelerin en çok hareket ve yemek konusunda aşırı kısıtlayıcı hatta yasakçı davrandığını söylüyor.



Ameliyat sonrası sık görülen değişiklerde biri de depresyon. Genelde ameliyat sonrası kendini yarım insan gibi gören bazı hastaların adeta kabuğuna çekilerek depresyon yaşayabildiğini söyleyen Dr.Alhan, bu tür hastaları psikiyatriste gitmeleri için teşvik ettiklerini söylüyor: "Ancak maalesef ülkemizde, özellikle ileri yaş hastalar ameliyat sonrası psikiyatriste başvurmaya pek yanaşmıyorlar. Halbuki ruh halimiz de yaşayan organizmamızın ayrılmaz bir parçası ve o da hasta olabiliyor, tedaviye ihtiyaç duyuyor. Hayattan zevk almamak, iştahsızlık, uyku bozuklukları depresyonun en önemli belirtileri. Ameliyat sonrası bu şikayetler belirgin hale geliyor."



İlaçlar da etken



Ancak yapılan çalışmalar sadece ameliyat olanlarda değil ilaç tedavisi gören kalp hastalarında da çeşitli kişilik bozuklukları görülebildiğini söylüyor. "Vücudumuzun en önemli organı olan kalbin hasta olması pek çok kişide büyük sıkıntı yaratıyor. Herkes biliyor ki kalp bir tane ve o durduğu zaman yaşam bitiyor. Ameliyat olmasa bile bu hastalıkla yaşamak da insanlar da sıkıntı yaratıyor" diyen Dr.Alhan bunun en büyük nedeni olarak kalp hastalığının insanın yaşam kalitesini olumsuz etkileyen bir hastalık olmasını gösteriyor.



Prof.Dr.Sarıoğlu ise ameliyat sonrası kullanılan bazı yüksek dozlu ilaçların hastaların kendilerini halsiz, yorgun, isteksiz ve depresif hissetmelerine sebep olabileceğini belirtiyor. Özellikle ilaçların dozu yüksekse hastalar daha çabuk yorulabiliyor.



Ameliyat sonrası sık karşılaşılan psikosomatik rahatsızlıklardan biri de uyku bozukluğu. Genellikle gün içinde şekerleme tarzında uyku uyumak, aktif olmamak, yorulmamak gibi etkenler de uyku bozukluğuna sebep oluyor.



Bilişim fonksiyonları ve hafıza



Kalp ameliyatı sonrası bazı hastalarda, unutma, hatırlama problemleri, matematik hesaplarında zorlanma gibi bilişim fonksiyonlarında gerilemeler olabiliyor. Daha çok 65 yaş üzerinde görülen bu problemleri yaşlanmanın getirdiği bilişim fonksiyonlarındaki değişikliklerle karıştırmak mümkün. Nitekim, 2004 yılında yayınlanan bir çalışmada kalp ameliyatı olmuş hastalarla, hiç ameliyat olmamış ve ilaç kullanan hastaların bilişim fonksiyonları karşılaştırılmış. Araştırmaya göre hiç ameliyat olmamış hastaların bilişim fonksiyonlarında da zaman içinde gerilemeler görülüyor. Ameliyat olanlarda bu problemler ilk bir sene hatta ilk 3 ay en yüksek noktaya ulaşırken zamanla bu oranlarda düşüş başlıyor ve hiç ameliyat olmamış hastalarla aralarında 4-5 sene içinde hiçbir fark kalmıyor.



İleriye yönelik kalıcı hafıza kusurlarının ise genelde hastanın kalp damarlarının yanı sıra beyindeki kılcal damarlarında da darlık, tıkanıklık, kireçlenme veya yağlanma gibi sorunlar oluşmasından kaynaklandığını belirten Prof. Dr. Sarıoğlu, ameliyatın kendisinin hafıza değişikliğine sebep olmadığını söylüyor. Ameliyat sırasındaki bazı işlemlerden kaynaklanabilecek geçici bilişim bozukluklarını ise şöyle açıklıyor: "Kalpten çıkan ana damarlar ve onun dallarıyla ilgili işlemler, manipülasyonlar ve çekiştirmeler sırasında, bu damarlara yerleştirilen kanüllerin yarattığı, damar duvarından kalkabilecek küçük kırıntılar şeklindeki kireç parçaları ya da küçük pıhtılar gidip beyin damarlarında veya ince damarlarda bir takım tıkanmalara yol açabiliyor. Buna bağlı bilişim fonksiyonlarında bozulmalar oluşabiliyor. Ancak bu da hastaların yüzde 5 ila 10’unda görülüyor ve ameliyat sonrası ilk 48-72 saatte büyük çoğunluğu düzeliyor."



Genç hastaların yaşadığı değişimler



Genç yaşta kalp ameliyatı olanlarda da çeşitli davranış bozuklukları görüldüğünü belirten uzmanlar bunların tamamen psikolojik etkenli olduğunu vurguluyor. Bazı gençlerde gece hayatına daha düşkün olmaya başlama, daha hızlı bir hayat yaşamak isteği doğabiliyor. Bu tür hastalar genelde ‘düzgün bir hayat yaşadım sonunda kalp hastası oldum’ tepkisiyle daha uçarı bir hayat yaşamak isteyebiliyorlar.



Hasta yakınları ne yapmalı?



Ameliyat sonrası yaşam kalitesinin artması sadece hastanın kendi çabalarıyla değil etraftaki insanların teşvikleriyle mümkün. Doç. Dr. Alhan hasta yakınlarının ameliyat sonrası hastaya nasıl davranmaları konusunda mutlaka doktorlarıyla yakın iletişimde bulunmaları gerektiğini söylerken, onlara kardiak rehabilitasyon programlarına katılmalarını tavsiye ediyor: "Ailelerin problemleri kendi bildikleri yöntemlerle çözmek yerine bizlerden mutlaka destek almaları gerekiyor. Hasta yakınlarının öncelikle ameliyat sonrası aşırı baskı uygulamak, müdahele etmek, yasak koymak yerine aksine hastayı teşvik etmeleri gerekiyor. Onu artık tamamen sağlıklı bir insan olduğunu inandırmaları gerekiyor."



Aslında ameliyat sonrası rehabilitasyon henüz hasta hastanede yatarken başlıyor. Örneğin hızlı iyileştirme protokolüne uygun olarak hastaya, yanında bir hemşire ve aileden birisi ile merdiven çıkartıp indiriliyor. Böylece hem yakınları hem de hastanın kendisi merdiven inip çıkabildiğini görüyor ve kendine güveniyor.



Ameliyat sonrası olumlu değişimler



Ameliyat sonrası hastaların eskisine göre daha iyi bir duruma geldiklerini söyleyen Prof. Sarıoğlu kesinlikle daha aktif ve rahat bir yaşam tarzını sürdürmenin mümkün olduğunu belirterek şöyle konuşuyor: "Koroner by-pass ameliyatlarının başarısı yüzde 98’den fazladır. Ameliyat sonrası hastaların büyük çoğunluğu kalp fonksiyonlarını daha rahat yerine getirebiliyor, daha rahat bir hayat yaşıyor, geziyor, hayattan daha fazla zevk alıyor, kendilerini çok daha iyi hissediyor. Adeta yeniden doğmuş kadar kendini iyi hisseden, hayata daha güçlü bağlanan, işine dönerek başarılı olma kalitesi daha da yükselen hastalarımız çoğunlukta."



Nitekim 2003 yılında Avrupa Psikiyatri dergisinde yayınlanan bir çalışmaya göre koroner by-pass ameliyatı öncesinde hastaların yüzde 55’inde anksiyete varken, ameliyattan hemen sonra bu oran yüzde 35’e iniyor. Ameliyattan 3 ay sonra yapılan kontrollerde ise yüzde 32’ye iniyor. Dolayısıyla hasta ameliyat sonrası bir rahatlama yaşıyor. Depresyon görülme oranı ise ameliyattan önce yüzde 32 iken, ameliyattan hemen sonra yüzde 28’e ve 3 ay sonra yüzde 26’ya iniyor.



Hastaların ameliyat öncesi yaşadıkları endişeler, kalp ameliyatlarıyla ilgili yanlış bilgiler ve önyargılar, ameliyat sonrası olumsuz değişimlere sebep olabiliyor. Bu yüzden hastaların ve hasta yakınlarının ameliyat öncesinde, ameliyatın kendisi, yakın dönem ve ileri dönem sonuçları hakkında çok iyi bilgilendirilmeleri büyük önem taşıyor.



Prof. Dr. Sarıoğlu, ameliyat öncesi depresyon yaşayan kişilerde ameliyat sonrası olumsuz değişikliklerin ortaya çıkabileceğini söylüyor.Koroner by-pass ameliyatlarının başarısı yüzde 98’den fazla.